Atasözlerine Gömülü Hayatlar

atasozlerine

Zamanın su kıvamında akıp geçtiÄŸini sezdiÄŸimden beri, kırmızı ışıklarda hiç durmadım ben. Daimi sarı ışıkta gidip kontrollü yaÅŸadım ve yeÅŸile çalan gözlerle baktım, dokundum sevdiÄŸim ellere… Acınası buldum gerçekleri, acımasız olarak görmedim. EÄŸri oturup doÄŸru söyledim; doÄŸru söyledim diye dokuz köyden kovuldum… Åžaşırıyorum, ucu ucadıya, ittire kaktıra gibi geçiyormuÅŸ geliyor bazen zaman ama damlaya damlaya göl olduÄŸunu sonradan fark ediyorsun ve bazen de bu gitmiÅŸliÄŸin üstünü örtmek uÄŸruna diyorsun ki göl suyuyla ekmek mayalanmaz, ama mayalanıyor iÅŸte; hayatın mayalanıyor hem de unu, tuzu, emeÄŸi serpile serpile. Bazen fazlaca una bulanıyor ve çok sert oluyorsun; içine biraz tuz kattık mıydı tuzlanıyorsun; sıcak hallerinde çay ve beyaz peynir üçlemesinin müdavimi oluyorsun, tıpkı bir ekmek gibi, onun gibi güzel kokuyorsun.

AteÅŸte fazla kaldığında yanmaya baÅŸlıyor terliyorsun, ama ÅŸunu da biliyorsun ki: Ekmek yine ekmektir. Yani sen yine sen kalıyorsun, zaman da yine aynı zaman olarak kepçesini daldırıyor kazanına ve ömründen bir kepçe daha alıyor. O kepçeyi tutan ellere vurup, daha olmadı yemek diyemiyorsun, çünkü sen ekmeksin ya, yurdumun güzel ekmekleri gibi zamlarla beraber gramaj gramaj eksiliyorsun. Vuramıyorsun o ellere, karşında daldırıyor çorbana ve senden sonrakilerin kazanına konuyor çorban. Yani sen geliyorsun önce, sonra da senin piÅŸirdiklerinle baÅŸkası geliyor arkadan, ha bu arada malzemeyi bol ya da az katmanda elinde. Burada geliyor iÅŸte “Fazla mal göz çıkarmaz.” sözümüz ama tabi ekürisi de yanında bitiyor; “Azı karar, çoÄŸu zarar.” diye. Ya ölçekli davran ya da şöyle bir dur ve kendine güvenerek göz kararlarıyla yaÅŸa. Seçimler hep sana ait, bunu en ufaktan mahallesinde oynadığımız oyunlar arasında bile görüyoruz nihayetinde, saklambaç oynarken saklanacağımız yeri biz buluyoruz, güveniyoruz oraya aynı zamanda beni bulamazlardan bahsediyoruz ve keyfini çıkartırken sefanın birisi uzaktan bağırıyor: “Topal tilki” diye… İşin özünde topal olmasak da yüz sıkarak topallamaya çalışıyoruz, kimse görmezken ayağımızı yere indiriyoruz ve gördün mü bu da seçimlerimiz arasında yerini alıyor. Aa… Tabi ben böyle derken bir yandan da “Güzel söylüyorsun da, lafla peynir gemisi yürümez Özer!” diyenler oluyor; seçimlerimiz bazen elimizde olmuyor deniyor ve tek seçenekli test olur mu diyenler bir arkadan bu tezi savunmaya özen gösteriyor. Bu kısımlarda bende sanki onlardan da saklarcasına cebimden gizlice bir atasözü daha çıkarıyorum, elimde bir atasözü var diyorum, etrafında olduÄŸunuz halde fark etmediÄŸiniz bu atasözünü ÅŸu an gizlesem de benim gizlememe gerek olmadığını fark ediyorum, çünkü sizler gizlemiÅŸsiniz bir kere ve ağızdan çıkıyor o söz, tane tane…  “Tatlı dil yılanı deliÄŸinden çıkarır!” diye… Yılan şıklar oluyor ve zamanlamasını iyi yapamamış sizler için yılan boynunuza sarıldığınızda diliniz damağınız bir arada olamıyor, seslenemiyorsunuz ve diyorum ki iÅŸte karşınızda tek şıkka düşmenize gebe hayvan; siz saldırın önce, iyi insan lafının üstüne gelmesin de, iti anın siz ve çomağı hazırlayın diyorum…

Hayat zamanla eÅŸ durumda giderken bile kimimiz için “Anasına bak kızını al, kenarına bak bezini al!” deniyor hani güzeldir, ne yapsa yeridir misali ve o çok sevdiÄŸim atasözlerinden yeni bir tanesi daha çıkageliyor ve diyor ki: “BeÅŸ parmağın beÅŸi birbirine benzemez! Nerede anasını? Hani nerede kızı?”

Atasözlerine, erken kalkan yol alır, deÄŸil de acele iÅŸe ÅŸeytan karışır, diyerek uzun süre kafa yordum. Yurdum kelime öbeklerinin bu denli tutucu ve bu denli her tele uygun bir tınıyla kafiye katık öylece karşıma çıkıyor olmaları beni o denli heyecanlandırdı ki, sadece bizde mi durum böyle diye Afrika atasözlerine de el attım ve durumu nice nice özetleyen güzel bir özütü de orada buldum. Söz şöyle idi: Sular yükselince, balıklar karıncaları yer. Sular çekilince de karıncalar balıkları yer. Kimse bugünkü üstünlüğüne ve gücüne güvenmemelidir. Çünkü kimin kimi yiyeceÄŸini, suyun akışı karar verir. Ee… Ata olmak kolay deÄŸildi, bir yandan politik bir yandan kulak dolusu kalmalıydın, terazinin dengesi ÅŸaÅŸmamalıydı, sakalın olmalıydı. Bu yazıyı yazarken çok eÄŸlendiÄŸimi söylerken, sevgili atalarıma selamlarımı buradan da dile getiricim. Selamlar olsun sizlere…


Yorumsuz kalmış! Sayenizde...



Trajikomik detay...
Güzelim Türkçemizin dil kurallarıyla ilişiğini kesmiş, "selam,merhaba,nasılsın" gibi kelimeleri kurarken "SMS" kalıplarına,kısırlığına kapılarak kendini "slm,mrb,nslsın" şeklinde ifade etmiş, IP adresi'nin kaydını tuttuğum halde sanal alemin verdigi "Beni nereden bulacak? - ki bulunuyorsun merak etme! -" rahatlığından bizim Özer'e küfür,hakaret etme gazına erişmiş, bu gazı bünyede dolandırırken bunu bile adam gibi yapamamış her bireyin yorumları özür dilenerek büyük bir keyifle silinir... Yorumların hepsini yeni bir mektupla buluşmuş gibi keyiflice okurum... Belki de "Trajikomik detay"da ki en olumlu sözüm de bu olmuştur...

*

*