Büyüdük

aribaderci

Neydi büyümek?.. Şu sıralar, oltasına düştüğüm eski bir evin içinde, bir zamanlar yapamadığım o şeyi bu defa bir kereye mahsus ta olsa başarmak için çalışıyorum… Bir kereye mahsus… Aynı çocukluğum, gençliğim-şu halim– ve yaşlılığım-gelecekteki halim– gibi… Bir kereye mahsus… Hayat,  ozamanlar havaalanı olmayan bir şehirde benim pilot olup kontrol kulesinden izin almadan kollarımı açabildiğince açarak, “Seni bu kadar çoooookkkkk seviyorum!!!” duruşuyla, yolcusuz havalandığımı sandığım dönemlerde dahi bana bir şeyler vermişti, adı “Çocukluk“… O dönemler doyasıya yaşamak ve onu korumaya çalışmadan kendi halinde bırakmak şarttı… Ee… Büyüdükçe omuzlardaki yükün artacağını ve bir 30 yıl-max.- sonrada bu yüklenmeden dolayı kambur bir şekillenmeye uğramış bedenimle, zorlaşmış, yozlaşmış bir Dünya’da yaşayağımı o dönemlerde nerden bilebilir,kimden duyunca dikkate alabilirdim ki?..

Hayata hep o gözle bakmak gerekirdi ya, işte bende şimdi burada, eski bir evde ve oltasına düştüğüm eski hayatıma benzer günlerde, o bir kereye mahsus şeyleri düşünmeye çalışırken geçen zamanın bünyedeki etkisinden yakınıyorum…
Farkettim ki, küçükken “çirkin bir şey” olarak yardımsever eller arasında ağlamakla başlayan hayatımda, ufak adam, babasının annesinin oğlu, büyümüşte küçülmüş çocuk derken, büyümüşüm… İçimde bir yerlerde benim bile bilmediğim bir rotada harekete başlayan çocukluğum, bu lafların geçtiği dönemlerde, önce emekleyerek, sonra yürüyüp, ardından da arkasına bile bakmadan koşarak uzaklaşmaya çalışırken, onu yakalamış, “don don!” diyip yeri gelince ebe pozisyonuna bu sefer onu katmış, “1” yerine “2” şeker alarak ikimizi de ne iyi idare etmişim… Aferin bana… Şunca geçen zamanda, kendim için yapabilceğim en güzel şeyle beraber büyümüşüm diyorsam, aferin bana


Yorumsuz kalmış! Sayenizde...



Trajikomik detay...
Güzelim Türkçemizin dil kurallarıyla ilişiğini kesmiş, "selam,merhaba,nasılsın" gibi kelimeleri kurarken "SMS" kalıplarına,kısırlığına kapılarak kendini "slm,mrb,nslsın" şeklinde ifade etmiş, IP adresi'nin kaydını tuttuğum halde sanal alemin verdigi "Beni nereden bulacak? - ki bulunuyorsun merak etme! -" rahatlığından bizim Özer'e küfür,hakaret etme gazına erişmiş, bu gazı bünyede dolandırırken bunu bile adam gibi yapamamış her bireyin yorumları özür dilenerek büyük bir keyifle silinir... Yorumların hepsini yeni bir mektupla buluşmuş gibi keyiflice okurum... Belki de "Trajikomik detay"da ki en olumlu sözüm de bu olmuştur...

*

*