ÇOK YAKINDA!!!
Dedik ve o vakit geldi, hissedebiliyorum…
E başlayalım… Buyrun sorularınızı alayım?
Kimsin arkadaşım sen? Ve beni sabahın bu saatinde niye çağırdın? Ben nasıl geldim buraya ya?…
Nerden bileyim canım, Google’da arama yapınca bile çıkar oldum artık, bir şekilde ilişmişsindir yanıma o kadarını bilemiyorum… Beni sorarsan ” “26 yıldır” , az değil tam “26 yıldır” cılkı cıkmış bu yerkürede yaşamaya çalışan, pembe pancurlu bir ev ve güzel bir sevdayı her daim hayal eden, kimi zaman yere düşse de bu sevdayı hatırlayıp apar topar yerden kalkan ve hayallerinin arkasinda da çokca duran bir adam…” diyen “hakkımda” yazım var, ama daha fazlasını öğrenmek istersen at bi kaç soru daha önümüze de cevaplayalım!
Tamam canım bir kaç soru daha sorayım haklısın!.. Pekala… Okuyor musun? Yani eğitmenlerinden ve eğitiminden bahset!
Bak baştan söyleyeyim daha ilk soruda “canım” , “eğitmen” gibi ince kelimeleri kullanma , benden tavsiye sana… Gelelim şimdi sorunun cevabına, “Okuyorum!” evet. Baya bir okudum ve hala okumaya devam ediyorum… Yaklaşık 3 yıllık Eskişehir Osmangazi Üniversitesi (OGÜ) Fizik bölümünde A takımla beraber maçlara çıkışımdan sonra 2008 yılında yeni bir okul ve çokca güvencelerle Koç Üniversitesinin(KU) burslu yollarına kapıldım gittim. Nihayet o yolda tükendi, hayat mücadelesi demeden önce askerlik mücadelesi dedim ve de askerliği vatani görev erbaşı, onbaşı olarak bitirdim. Askerlikte bitince Koç’un imkanı çok hastanesinde çalışmaya başladım, lakin şu statüde çok iyi aranan koca gibi görünebilirim ama beni kariyer.net’de bile bulamazsın söyleşi canavarım. Evet “canım” başka sorun?
Öhö… Hımm… Peki, çok güzel, iyi okumuşsun, okumuşsun da, sadece hayatını okuldan mı ibaret tutmuşsun? Var mı başka bir şeyler? Yaşamında yer tutan şeyler?..
Vallahi yaşamımda yer tutan en güzel şey ailem. Benim canlarım,bedenimin en akıllı ve en sevdiğim tarafı, vs. Üzerine ansiklopediler yazacağım insanları anlatmak için şu kadarcık alan yetmez bana, emin ol. Neyse pek dağıtmadan şöyle devam edeyim. Aileme hayatımın son zamanlarında “çobanlık” yaparak geçinmek istediğimi söylesemde bunların dışında birde benim iş(ler)im var. Okul zamanında eski üniversitemin “Basın Ve Halkla İlişkiler” biriminde çalışmışlığım ve İstanbul’un benim gibi fırsatçı öğrenciler tarafından çokca kurcalanması gerektiğini bildiğimden farklı pozisyonlarda bazı görevlerde yer aldım… Yeri geldi anlık pozlarla fotoğraf avcılığı yaparken ara arada elime kamerayı alıp bir kaç kayıtta o şekilde yapmışlığım oldu. Yani bir nev-i devlet memuru, on parmaktan biri ve “hani bana” demeyen özel bir 1.70’lik parmak çocuktur bizim “Özer“. İşi, yeri, aldığı maaşı belli kısmeti henüz açılmamış bir adam 🙂 Ha bunlar dışında bir de çeşitli internet siteleri yapmışlığım, düğünlerde de fotoğrafçı ve kameraman olarak dolandığım, kimi zamanda bunları organize ettiğim anlarda olmuştur. “10 parmak;10 marifet” değildir bu adamda, kalın bir ve ekürilerinin sayılmadığı bir parmak sisteminde marifet sayımını pek tasvip etmem. Severim çalışmayı! Fakat ve tabi, doğru işler ve seçenekler doğrultusunda. Yoksa benden verim bekleme haberin olsun.
Çok Dolu bir yaşamın varmış. Bu yaşına kadar baya bir şeyler yaşamışsın ne mutlu!
Herkes yaşamıştır. Sorularına iki cevap verince sende gönlünü yavaştan bana kaydırmaya başladın. Bunu sakın yapma!!! Yapmazsın? Di mi?
Yok “canım” yapmam. Pardon yapmıcam yani. (5 saniye sessizlik) Teknolojiyle aran nasıl? İlk defa bilgisayarı ne zaman kullanmaya başladın?
Bir ara sessiz kalınca tıkandın sandım ama iyi,senden daha soru çıkıcak 😉 Neyse… İlk bilgisayara ben “Orta 1″deyken sahip olmuştum. “Celeron” makinaların çokca kullanıldığı ve bilgisayarların ailenin bütçesini fazla zorladığı dönemde sevgili “VESTEL”in yaptığı “FUNKEY” kampanyasıyla “16 Mb” harddiskli, sadece internete giren mini bir bilgisayarım vardı. Hala aynı kasada “16 Mb” harddiski eskiyi anmak için çıkarmadan, mini kasayı dev kasa yaptığım bilgisayarım evimde özene bezene tozu alınmış bir şekilde durur. Bunun dışında teknolojiyle aram çok yok. Bir adet cep telefonum(taşıması bile kimi zaman zor geliyor!) , bir adette neredeyse hiç izlemediğim “tivim(televizyonum)” ve bu internet dünyasını adımladığım küçük eski bir dizüstü bilgisayarım var. Biraz eski kafayım, her zaman diyorum, “Ben 1960-70’lerde yaşamalıymışım! Hani bir an önce büyümek isteyen çocuklar vardır ya işte onları da hesaba katıp Gramofon,taş plak ve bolca da kitap. diyen bir garip adam! işte bu ya.
Eski kafalıyım diyorsun ama baksana şimdiye bir internet siten bile olmuş bu arada az önceki soruda kısmetim yok dedim, iyi cocuksun! Yok mu elde avuçta karşı cinsten bir arkadaş?
Yuh yani! Açıldıkça açılmaya başladın. Sana ne benim özelimden 😀 İnternet siten olmuş diyosun da onu yapana kadar canım çıktı ama seviyorum internetle ve kendi bu özel duvarımla, sitemle uğraşmayı, ya da şöyle diyeyim. Herkesin bakınabiliceği, oturduğu yerden dahi herkeslerin ortak olabileceği bir dünya şu internet dünyası ve bu arazide benimde bir kaç parça yerim varsa ne ala işte.
Evet, Bencede. Bana da internet sitesi yapar mısın? Ya da parayı veren düdüğü çalar mı? Sanatını konuştururmusun gene?
Farkındaysan röportaj daha bitmedi! Bittiğinde bu tamamen duygusal konuları konuşuruz merak etme.
Hı… Şimdi o zaman şunu sorayım. Paran var mı,paran?
Hoppala,kafayı çozutmaya başladın ha. Napıcan parayı. Asıl ben sana sorucaktım, “Benimle röportaj yaptığın için bana kaç para borçlusun haberin var mı? diyecektim. Benim gibi bir adamdan çıksa çıksa en fazla bir ekmek parası çıkar, Allah’a şükür!!!
Yok “canım” o anlamda sormadım. Pardon. Benim sormak istediğim bizim “Özer” parayı çok kullanır mı? Parayla pek vakit harcar mı? Onu soruyorum…
Parayı çok kullanmam. Çokca banknota sahip olsam dahi(ki hiç olmadı!) yeri ve zamanı var onu kullanmanın, adamlar boşu boşuna “ULU ÖNDER ATATÜRK”ün resmini basmıyor oraya, kolay harcanmasın diye yapıyor, kimi zaman “Zor bulursunuz bunu!” diye… Dediğim gibi daha çok paranın pek işe bulaşmadığı şeylerden zevk alıyorum. Çayırda çimende plastik topla top oynamak, ev yapımı besileri mideye indirmek ( öğrencilikte olmuyor 😉 ), arkadaşlarım ve sevgili dostlarla sohbet etmek, lakırtı, muhabbet karalamaca vs.
Hımm… İnternet dünyandan konuşmaya devam edelim… İlk internet siteni, ne zaman yaptın? Yoksa ilk internet siten bu mudur?
Heh şöyle güzel sorulara yönel 😀
Yok,”ilk internet sitem” bu değildir. Bu, şu an için kendim için tasarladığım ve yaptığım en özene bezene yapılmış internet sitesidir. “Diğer yaptıkların özene bezene yapılmamış o zaman!” diye sakın düşünme ama, yaptığım bütün sitelerde birbirinden farklı göze hoş gelicek, çokca güzel şeyler bulabilirsin. Bir yaptığımı bir dahakine bir başkasına yapmam. Benim için yapılan ve tasarlanan şey tek olmalıdır, öyle de olmalıdır. Ayrıca ilk internet sitemi “beleş” olarak nitelendirilen host firmalarından birisinin sayesinde phpBB forum sistemi kurarak yapmıştım. Ondan sonra phpBB’ye nispet olsun diye “html”ye dadandım. HTML tipi siteler yaptıktan sonra javascriptin tadına baktım. Bir yerlerden “PHP nedir?” sorusu türediğinde de ona sarıldım,sımsıkı ve bırakmadım. Bunlar fazla teknik konularda, beni niye soktun ki bu teknik konulara, rakı getir de içelim!
Hımm… Neyse… -Rakıyı duymamazlıktan gelir!- Anlaşıldı. Her şeyi az çok bilen insanlardansın sende. Msn Messenger, hakkında düşündüklerin?
Az-çok bilen değil. İkilem yaratmam ben insanlarda. Bildiğim, söylediğim, yazdığım budur ve bunlardır. Bunlardan öte bişey bulamazsın zaten. Şimdi gelelim MSN’ye. Kesinlikle MSN’yi sohbet etmek, uzak yerlerdeki arkadaşları kıpraştırmak(titreştirmek), kimi zaman eski anıları anmak, kimi zaman yemek siparişi vermek için kullanıyorum. Bunun dışında internette tanışan insanların ne kadar doğal oldukları konusunda çokca şüphelerim var. Bu yüzden MSN dünyasından tanışma konusunda “Zor bir adam!” olarak görünebilirim…
MSN adresini verebilir misin?
Yok canım o kadarda naklen yayın yapmıyorum. Ama tanışmak isteyip soranlara söylüyorum. Benimle kolay irtibata girmek için sitede yazdığım bir yazıya yorum yap, ya da iletişim bölümünü kullan. Fakat yeterki niye tanışmamız gerektiğini bana anlat, ben zaten senin yazdıklarını okuyup mail adresini görünce gerekli tanışma alanını fazlasıyla sağlarım 🙂
Pekala. Kötü bir misafirpervermişsin. Röportaj sırasında bir çay bile koymadın önüme!
Hoppala… Nasıl ya?.. “Nankör insan”, pastaları, börekleri mideye höpletip üzerine kendi ellerimle yaptığım sıcak “Niskafeyi” de şapırdatırken böyle demiyordun ya?…
Haha 😀 Hep sen bana dalaşıyorsun birazda ben sana dalaşayım dedim…
Dalaşmak istersen, elleri kolları sıvayıp tavla,scrabble,monopoly vb. oyunları öneririm. Bunları bulamassak dahi penaltı atışlarıyla da dalaşmanın zaferini yaşabiliriz…
Tamam tamam 😉 Bir anda nasıl geldim buraya? Bilmiyorum… Neyse röportajımız bitti, çok keyifliydi.
Seni buraya ben getirdim.
NE???
Boşver!!! Haydi görüşürüz…