Kendi vızıltısına dayanamayıp başı aÄŸrıyan, aksak, burnu çengelli, üstünde bir kaç ince tüy olup bunları jöleyle yalatan sivrisinek Rıfkı o gün, hayatında görebileceÄŸi en kırmızı, en parlak ÅŸeye iÅŸtahla bakıyordu. Karşısında gördüğü ÅŸey bu zamana kadar içtiÄŸi o hafif koyu kırmızı ÅŸeyin, kanın, hafif açık tonuna sahip olup o güne kadar görmediÄŸi bir ÅŸeydi. Nesnenin içinde her daim beslendiÄŸi insan evlatlarından, jölesi olmayan, kel bir adam yer almakta, Rıfkı’da normal gününde bu adamı yemek için etrafında dört döneceÄŸine; karşısındaki kırmızı zenginliÄŸe gözü dönercesine bakmaktaydı.
Etrafında rakip takımın sivrisineklerinden hiç biri gözükmezken, Rıfkı; bir an önce gözünde kamaÅŸan nesneye doÄŸru hareket etti. Uzaklığı fazla deÄŸil, 150 kanat çırpışı ötede olan bu nesneyi tanımlamak için göz deÄŸil kulaÄŸa da ihtiyacı vardı; zira çıkardığı sesi yanına gidince aÄŸrıyan başını tetikleyen daha kuvvetli bir ses olarak iÅŸitti. Sesteki duru ve berraklık, nesneyi bir o kadar yumuÅŸak bir ÅŸeymiÅŸ gibi gösterirken, aynı anda çıkardığı yüksek öksürük sesine benzeyen ses toplulukları da Rıfkı’ya geri adım attırabilecek kuvvetteydi.
Rıfkı cesaretini topladı ve nesnenin yanına tamamen yaklaÅŸtı. İnsanlara yaklaşırken yakınlaÅŸtığı insanın kanı Rıfkı için mükemmel bir ÅŸekilde kokar, bu kokunun etkisiyle sarhoÅŸ olurdu Rıfkı; fakat bu nesnenin kendine ait bir kokusu yoktu. Daha çok plastikten evi yanan AÄŸustos BöceÄŸi Murtaza’ya yardım ederken duymuÅŸtu bu kokuyu. Rıfkı nesnenin yanına yaklaşınca iyiden iyiye gözü doyuyor, neresinden bir kuble kan alsam, yemeye baÅŸlasam diye düşünüyordu. O sırada nesnenin ön bölgesinde bir iÅŸaret yer alıyordu. İşaretin üstünde “MAZDA” yazıyordu. Mazda sanki kendinden bahsediliyormuÅŸ gibi ön kaportadaki farları açtı ve kapattı. Rıfkı: “Araba mı yahu bu Mazda?” diye düşünürken bir ses ve arkasından gelen ani bir hareketle kendini Mazda’nın ön camına yapışırken buldu.
SaÄŸa sola kıpırdayamıyor, elini cebine deÄŸil; beline bile atamıyordu. O sırada Rıfkı’nın gözünün önünden film ÅŸeritleri sıralı ÅŸekilde geçiyordu. Önce larva dönemi gözünün önüne geldi. Annesi kan emen sivrisineklerin yalnızca diÅŸi sivrisinekler olduÄŸunu bildiÄŸi halde bizim Rıfkı’nın adını, Rükiye; Rabia, Rımadan gibi bilindik diÅŸi sivrisinek isimlerinden birini koymazken tercihini eski sevgilisi Rıfkı’nın adını kızına koyarak yapmıştı. Larva döneminden sonra Rıfkı’nın isim absürtlüğüne baÄŸlı kiÅŸilik bozukluÄŸu yaÅŸadığı dönem geldi gözünün önüne. Sonra da mahalli maçlarında birlikte top oynadıkları Selim ve Cemal geldi. Selim ve Cemal ikiz sivrisineklerdi ve onları ayırt edebilmeleri için mahalle halkı Rıfkı’ya “Hangisiydi Selim? Bu mu Cemal?” ÅŸeklinde sorular soruyordu.
An oldu Rıfkı’nın gözünün önüne gelen film ÅŸeritleri tükendi. Hikayenin buraya kadar olan kısmı Rıfkı’nın kırmızıya olan baÄŸlılığı ve kana olan açlığıyla geliÅŸirken, “Mazda” gibi döneminin olaÄŸanüstü arabasının hayatta olan baÅŸka bir canlıya etkisiyle beraber Rıfkı ve güzelim “Mazda” karşılarına çıkan ve “GPS(Global Positioning System)” sistemli yol haritasında görünmeyen bir duvara çarptı. Bu hikayeyle beraber iki kahraman önce duvara, sonra da tarih sayfalarına adını kazımış, hikayenin sonunu da “Mutlu Son” olarak deÄŸiÅŸtirmiÅŸlerdir. Zira gün oldu 2010 ve bizler hala kırmızı Mazda’yı ve Sivrisinek Rıfkı’yı anmaktayız.
Hikayenin ortaya çıkmasında beni dünden beri yeyip duran sivrisineklerin rolü oldukça fazla derken, bir insanın baÅŸka bir canlı ya da nesle ile kurabileceÄŸi empatiye de dikkat ettim. Açıkçası “Jean de La Fontaine” ne yaptıysa, üstada saygı göstererek bende yapmaya çalıştım. Sürç-ü lisan ettiysem affola.
Trajikomik detay...
Güzelim Türkçemizin dil kurallarıyla ilişiğini kesmiş, "selam,merhaba,nasılsın" gibi kelimeleri kurarken "SMS" kalıplarına,kısırlığına kapılarak kendini "slm,mrb,nslsın" şeklinde ifade etmiş, IP adresi'nin kaydını tuttuğum halde sanal alemin verdigi "Beni nereden bulacak? - ki bulunuyorsun merak etme! -" rahatlığından bizim Özer'e küfür,hakaret etme gazına erişmiş, bu gazı bünyede dolandırırken bunu bile adam gibi yapamamış her bireyin yorumları özür dilenerek büyük bir keyifle silinir... Yorumların hepsini yeni bir mektupla buluşmuş gibi keyiflice okurum... Belki de "Trajikomik detay"da ki en olumlu sözüm de bu olmuştur...