Kötü Gülmek

Untitled-1

Çok uzun zaman önce, kısa saçlı, bıyıkları burma, gövdesi kalın bir adam, kendi görünümden daha ince, saçı ve bıyıkları olmayan bir adamın yanına oturmuş. İki adam yan yana suspare oturdukları yerden ne birbirlerine bakmışlar, ne de varlıklarından haberdar olduklarını gösteren bir harekette bulunmuşlar. İkisi de yalnızca karşıya bakıyormuş. Sanki karşıda oyununu sergileyen tiyatro oyuncularını gözler gibi, sanki karşılarında çok sevdiklerini görmüş gibi, sanki karşılarında milyonlar dururmuş gibi… Baktıkça zaman geçer gibi, bakıpta ne gördüklerini tahmin bile edemeyen ben gibi, önlerindeki geleceğe, ufka bakıyorlarmış. Sonunda gövdesi kalın adam, sanki o gövdeden çıkamaz gibi ince bir ses tonuyla, “Gelecekte başıma ne gelir, bilmiyorum. Ama benden sonra bu Dünya’da yaşayacak olanlar ne kadar şanslı olacak ki?“. Bu soru sonrası diğer adam, belli bir süre yine aynı pozisyonda karşısındaki hayallere baksa da, sonradan o gövdeden çıkamayacak bir kalın ses tonuyla soruya cevap verir.

Gelecekteki Dünya’nın halini düşünürken, şu ana kadar yaşadığımız gözlemleri, deneyimleri ve varsayımları göz önünde bulunduruyoruz. Yani Dünya’nın bize verdiklerini. Dünya’ya ne katıyoruz? Çocuklarımızı, tohumlarımızı, aşklarımızı, yaşamlarımızı… Şanslı olan yanımız, Dünya’nın yararına kattığımız o kadar az şey varken, Onun bize ne kadar çok şey kattığını görmemiz. E o zaman, madem bunun sende farkındasın. Bizde Dünya’ya bir şeyler katalım. Mesela kötü gülmeyelim, ağlamalarımızı toprağın bitişiğinde yapalım, kendi göz damlalarımızı toprağa akıtalım da üzüntümüzün sonucu akan damlalarımızla toprağı yeşertelim, umutlandıralım, ama her zamanda ağlamayalım. Güzel gülelim, Dünyamıza güzellikler katalım, çoşkumuzu verelim, çocuklarımıızı şehirlerden ayırıp doğaya çıkaralım, onların saflığını doğaya bırakalım. Çöplerimizi toprağın altına gömeceğimize, bütün artıklarımızla yüzleşip, duru halimize bakalım, baktıkça olana bitene bolca ders çıkaralım, her göz ile farklı olalım, farklı bakalım ve de en iyisi güzel gülelim, kötü değil!

Bu sözler üzerine kalın gövdeli adam, ayağa kalkar ve etrafında hızlıca dönmeye başlayıp, gülücükler atar ve bir söz eder cihana, “Ne kadar çocuk kalırsan, o kadar saf, ne kadar saf ve doğayla kalırsan, o kadar yeşillik olursun, gülücüklerin dal, kahkahaların meyva olur. Ne de güzel olur, haydi kötü olanından değil de, birbirimizin yüzüne, güzelce gülelim.

Sonrası malum, gülücükler falan… Keşke hayat bu yazılanlar kadar umutlu, yazılamayanlar kadar da güzel olsa, yazılamayan güzellikler yaşansa ve de korunsa.


Yorumsuz kalmış! Sayenizde...



Trajikomik detay...
Güzelim Türkçemizin dil kurallarıyla ilişiğini kesmiş, "selam,merhaba,nasılsın" gibi kelimeleri kurarken "SMS" kalıplarına,kısırlığına kapılarak kendini "slm,mrb,nslsın" şeklinde ifade etmiş, IP adresi'nin kaydını tuttuğum halde sanal alemin verdigi "Beni nereden bulacak? - ki bulunuyorsun merak etme! -" rahatlığından bizim Özer'e küfür,hakaret etme gazına erişmiş, bu gazı bünyede dolandırırken bunu bile adam gibi yapamamış her bireyin yorumları özür dilenerek büyük bir keyifle silinir... Yorumların hepsini yeni bir mektupla buluşmuş gibi keyiflice okurum... Belki de "Trajikomik detay"da ki en olumlu sözüm de bu olmuştur...

*

*