Çok uzun zaman önce, kısa saçlı, bıyıkları burma, gövdesi kalın bir adam, kendi görünümden daha ince, saçı ve bıyıkları olmayan bir adamın yanına oturmuÅŸ. İki adam yan yana suspare oturdukları yerden ne birbirlerine bakmışlar, ne de varlıklarından haberdar olduklarını gösteren bir harekette bulunmuÅŸlar. İkisi de yalnızca karşıya bakıyormuÅŸ. Sanki karşıda oyununu sergileyen tiyatro oyuncularını gözler gibi, sanki karşılarında çok sevdiklerini görmüş gibi, sanki karşılarında milyonlar dururmuÅŸ gibi… Baktıkça zaman geçer gibi, bakıpta ne gördüklerini tahmin bile edemeyen ben gibi, önlerindeki geleceÄŸe, ufka bakıyorlarmış. Sonunda gövdesi kalın adam, sanki o gövdeden çıkamaz gibi ince bir ses tonuyla, “Gelecekte başıma ne gelir, bilmiyorum. Ama benden sonra bu Dünya’da yaÅŸayacak olanlar ne kadar ÅŸanslı olacak ki?“. Bu soru sonrası diÄŸer adam, belli bir süre yine aynı pozisyonda karşısındaki hayallere baksa da, sonradan o gövdeden çıkamayacak bir kalın ses tonuyla soruya cevap verir.
Hayalleri inşa etmek, kimine göre kanlı; kimine göre de pervari bir durum. Nihayetinde olan ile olmayan arasındaki ince ipten geçmek gerek ve bir şeyler üretmek. Hal böyle olunca çoğu dil tutulmakta, çoğu çalışan beyin durmakta, ilham adı verilen kelimenin arkasına saklanmakta, çoğu da 10 aylık bebeğe gebe gibi bir çok şeye geç kalmakta.
Ardına bakmadan yaÅŸamayı mecburen kabul etmiÅŸ bir nesil olarak durmadan ilerisinde ne olacağını da pek kestiremeyerek yaşıyoruz. YaÅŸayışlarımızın bundan 50 yıl önceki insanlardan farkı bir kaç teknolojik denilen ama ciddi bir ÅŸekilde pazar kıvamında insanla üreyen aletler dışında pek de bir farkı yok. Bir sürü adam, bir sürü kadın ve çocuklar, geçen hayatların, kendilerine ait olan zamanlarında yaÅŸayanlar… Bacağı kısa olanların, boyu uzun olanlarla yan yana yaÅŸadığı mahalleler bundan 50 yıl önce ne idiyse; ÅŸimdiki zamana kalanlar bir çok belediyenin deÄŸiÅŸtirirken haz duyduÄŸu kaldırımlar ve yerine yıkılıp, yenisi dikilmek istenen binalar… Kısacası hayatlar ve hayatlarla akan zaman. Bir kelebeÄŸin tek günlük ömrüne karşılık yaÅŸayan 60 yıllık yaÅŸlılar ve onlara inat yaÅŸayan dallarını sımsıkı tutan çınarlar, asırlık kaplumbaÄŸalar ve de çok sevilmeyen kargalar… Geride kalan da, ardına bakmadan yok olan da hayatlar…