Uzadıya Zamanlar

uzadiyazaman
Bir zamanlar neler yapmış, neler içmiş, hangi yollardan hangi izlerle geçmiş, kimlerle aynı havayı solumuş, hayatın uygulamalı kısmına derslere çalışmadan katılmış, gülmüş, eğlenmiş, ağlamış, ağlamış, içini rahatlatmış, ağlamış, gülmüş, sevmiş, “ilk öpücük”le karşılaşmış, sevinmiş, “Onlar“ı düşünmüş, üzülmüş, karnına kramplar girmiş, parmağına “uçuç böcekleri” konmuş, bu gelgitlerin adına “Aşk” demiş, içmiş, ağlamış, içmemiş, ağlamamış, yardım yapmış, yardım almış, “Ne kadar iyilik yaparsan o kadar iyilikle karşılaşırsın” demiş, karşılaşmış, karşılaşmamış, karşılaşmamalıymış… Göbekli- göbeksiz (selülitli-selülitsiz 🙂 ) hallerle çocukluğu geçmiş, sokakta durduğu yerden bile yaramazlık yapmış, “Elleri dursa bir tarafları…” durmamış, gözleri çakmak çakmak parlamış, “mahalle maçları“nda yeri geldiğinde kaleci yeri geldiğinde oyuncu, ikisini toplarsak da “kaleci oyuncu 🙂 ” görevini üstlenmiş, “R” harfini ilkokul birinci sınıfta bir zamanlar yazamamış ve akabininde hırstan, sinirden dolayı çokca ağlamış, ağlamamış, gülmüş, eğlenmiş, sabah kahvaltısında önünde görmek istediklerini bir gece önceden annesine yağ yaparak anlatmış, şişirip şişirip ayağında sektirdiği balonları, kaktüslere, sivri dikenlere doğru fırlatmış, “Ne olacak acaba?” diyerek merak etmiş, patlayan balonların hallerini görünce de kaktüslerin yanına yanaşmamış, kimseyi yanaştırmamış, o çocuk halim, resimlerle karşımda şu anda. “O” bana bakıyor nereye ve kimlere baktığını bilmeden. Bende “O”na bakıyorum “O”nun halini anlamak, hatırlamak, sonrasında şunlar oldu demek…

Her karenin, resimlerdeki her rengin, bence özel olan anlamlarını, şu anda daha dolu bir şekilde gözlemliyorum. Ara ara fotoğraflara detaylıca bakışım, inceleyerek bir şeylerine takılışım, fotoğrafın arkasındaki yazılarla da muzurca sırıtışım şu anda bunlar yanımda, yanıbaşımda. Yazı yazarken kullanışlığını pek rahat bulmadığım, bu yüzden pek sevmediğim, yüklemsiz cümleler, adeta boğazımda yumruk olmuş beni sıkıştırıyor. Bir kaç tanesini yazıya karıştırdıysam da af ola pek de tabi rahatladığım içinde ne mutlu bana 🙂

Saatlerin bir saat geriye alınmasını bildiren bir geceden, kendini zamana uyduramamış akrebe, yelkovana ve saate gelsin bu yazı 😉 Çünkü bende onlar gibi eski zamanda, eski bir evin salonunda, elimde fotoğraflarla, durmaktayım burada 😉

* “Uzadıya zaman”, yazmayı ve internetten yayınlamayı düşündüğüm uzun soluklu bir dizi yazının “son sayfası”dır. Son sayfa olması ön ve arka kapağı hazır olan, fakat içinde hiç bir yazı bulunduramayan bir gariban kitabın hikayesi olsun varsın 🙂 Öyle olsun ki, bende burada daha fazla durayım, yazayım, paylaşayım 😀

Yakında başlıyoruz…


2 Yorum sayenizde...

Ara bitti,yazı güzel.

1

Teşekkür ederim cansu… Devamı da gelicek sen de elbette ki okucaksın 🙂
COMİNG SOON!!!

2



Trajikomik detay...
Güzelim Türkçemizin dil kurallarıyla ilişiğini kesmiş, "selam,merhaba,nasılsın" gibi kelimeleri kurarken "SMS" kalıplarına,kısırlığına kapılarak kendini "slm,mrb,nslsın" şeklinde ifade etmiş, IP adresi'nin kaydını tuttuğum halde sanal alemin verdigi "Beni nereden bulacak? - ki bulunuyorsun merak etme! -" rahatlığından bizim Özer'e küfür,hakaret etme gazına erişmiş, bu gazı bünyede dolandırırken bunu bile adam gibi yapamamış her bireyin yorumları özür dilenerek büyük bir keyifle silinir... Yorumların hepsini yeni bir mektupla buluşmuş gibi keyiflice okurum... Belki de "Trajikomik detay"da ki en olumlu sözüm de bu olmuştur...

*

*