Uzaktakilere Kara Bulutlar Yön Verir

uzaktakiler

Sabah uyandı. Yanağına esen tuhaf bir esintiyle önce bir irkildi. Bu yaz ayının en sıcak gününde böyle soğuk bir esintiyle karşılaşmayacağını uykudan afyonu patlamadan önce bile sezmişti. Çapaklı gözünü esen tarafa, pencereye doğru çevirdiğinde gökyüzünü kaplayan o kara bulutları fark etti.

Bulutlar çocukluk zamanlarındaki gibi beyaz pamuk tarlalarını hatırlatmıyor, daha çok kızgın anne ve babasının birbirleriyle olan kavgalarından aradaki gerilimi hatırlatırcasına birbiri içerisine karışıyordu. Tam bu anda “Dünya’nın baÅŸka bir ucunda geliÅŸen benzer bir olayı gözlemleyen benim gibi kim vardır?” sorusunu düşündü. Ya O bakar mıydı aynı manzaraya ve hayatlarında çokça benzerlikleri olan bu iki beden, kavga etmeye baÅŸlayan bulutların arasında birbirlerini düşünüp, ne koÅŸullarda olurlarsa olsunlar verdikleri yemini mi gerçekleÅŸtiriyorlardı. Bu fikri düşündü. ÇocukluÄŸundan bu yana bütün utanışlarına tanık bir kadın ve onun uzakta olması, içindeki gizemli bahçenin anahtarını kaybetmiÅŸ hissi yaratmış içine oldukça kapanan bir bünye olmuÅŸtu ve O buralardan uzaktaydı.

Onun uzaklara gidiÅŸi, yolculukları ve vedalaÅŸmaları sevmeyen bir adamın hasretli göz yaÅŸlarını biriktirdi kendi içinde. ErkekliÄŸe ilk adım attığı gün, iÅŸlemi yapan doktor bozması sünnetçinin “Artık erkek oldun ve erkekler aÄŸlamaz!” ihtarına inat göz yaÅŸlarını izlediÄŸi kara bulutlardan önce dökmeye baÅŸladı. Yeni uyandığı yatağın buruÅŸmuÅŸ çarÅŸafları göz yaşından dökülen ilk damlalarla nemlendi sonra da aynı noktaya düşen damlaların belirgin izleri belirdi yatakta ve o kareyi görünce aklına birlikte geçirdikleri ve uyku sonrası ÅŸekerlemelerde birbirlerinin yüzlerini izledikleri o sahneler geldi.

Beyinden çıkıp, insan hayatını anlamlandıran o özel organa, göze düşen görüntü bir diğerini çağırıyordu. Beyinde ustalıkla çekilen fotoğraflar o özel anların kareleri, bir albümde toplanmış gibi, peşi sıra geçen görüntüler arasında Onun siluetinin olduğu karede bir anlık durdurdu bu gezintiyi.

Onu özel kılan ÅŸeyi, diÄŸer büyük aÅŸklarda olduÄŸu gibi, kendi yaratmıştı. Yarattığı o güzelliÄŸin içine, sevgi kattı, aÅŸk serpti, dudak uçuklatan iddialardan uzak olduÄŸu gibi basit ve sade yarattı zihninde. Böylece zihin ebedi mutluluÄŸun önüne geçemeyecek kadar basit düşünür, cevapları basitçe bulmaya baÅŸladı. Uzak zamanlarda bir gün ünlü bir kral, yine zamanın ünlü aşıklarından birini çağırmış. Aşık bilinenin aksine sevdalısı olduÄŸu kiÅŸiyle buluÅŸmak, onunla beraber olmak için deÄŸil, tam tersi ondan kaçmak, ondan uzaklaÅŸmak için can atarmış. Dünya topraklarının yarısından fazlasına sahip olan kral sormuÅŸ, “Bütün ülke duydu senin bu sevdanı, peki niye kaçarsın?”, aşıkta bu soruyu duyunca her zamanki sakinliÄŸine bir nebze daha ekleyip cevap vermiÅŸ ve demiÅŸ ki; “Ben kaçmam, yüreÄŸim onunladır, bedenim uzakta olsa aradaki mesafelerin, tenlerin önemi var mıdır?”. Soruya soruyla cevap veren bu adamın durumu kralın baÅŸ yardımcıları tarafından fark edilince krala karşı gelmekten, lafının üstüne laf koymaktan dolayı idam edilmesi için krala danışılmış. Kral da yine büyük bir zerafetle bana karşı gelen kiÅŸinin bedenini deÄŸil, yüreÄŸini almanız lazım ki, dediÄŸiniz gibi bana yaptığı bu saygısızlığın cezasını alsın. Gün gelmiÅŸ kralın yardımcıları bu adamı tenha bir yerde kıstırmış, bütün varını yoÄŸunu ve yükünü elinden almış. Adam aÅŸkla meÅŸk olmuÅŸ bünyenin sersemliÄŸiyle beni sevdiÄŸimle son bir kez buluÅŸturun demiÅŸ. Olayın sonunda krala giden baÅŸ yardımcılar durumu krala anlatınca, kralda yardımcılarına ÅŸimdi öldürün ve ona ölmeden öncede deyin ki;” Son isteÄŸin gerçekleÅŸmeyecek. Çünkü senin gönlünü iÅŸte bu zamanda ve bu ÅŸekilde alırsak cezalandırman düzgün olur.”

Hikayenin sonuna doÄŸru gözünden inen bir yaşın daha farkına varıp doÄŸruldu. Günümüzün teknolojisinden insanın birbirinden uzak kalması ne kadar zor ise, bunu baÅŸarmış bünyelerinin birbirine karşı özlemleri oldukça fazlaydı ve telefona sarıldı. Telefonu çevirdiÄŸinde karşısına çıkan “telesekreter” denilen son dönemin icadı, tekrar deneyin dedikçe o aramayı bıraktı ve içinden, tekrar denemenin bir anlamı daha olmalı diyerek paltosunu sırtına giydirip evden çıktı.

Sevgilisinden uzak bir diyarda yaşayan bir çocuktu O ve bu çocuğa bağımlı, bir o kadar uzak bir kadın ile yolculuğa başladı.  Sahi uzakları özel kılan neydi onlar için ve uzak denilen dört harfli kelime ne anlam ifade etmişti onun için? Kral kimdi, Aşık kimdi? Ya inandığı ve ezbere bildiği hikayenin kahramanı aslında aşık ve kraldan başka bunların ikisini de birbirine düşüren o eşsiz kadın değil miydi? Bunu düşündü. Yüzünde bir tebessüm, elinde evinin anahtarı adımlarını geriye attı. Bu sefer aşıkta değilim, kralda diyerek oyunun asıl galibini kendine kahraman seçip, eve doğru ilerledi. Kapıyı kapadı. Bildiğimiz bir Dünyanın bilinen en büyük metropollerinden birinde uzakları bir pencerenin ufuğunda yer alan apartman dairesi kadar yakınlaştırdı. Dünyaydı nihayetinde, döndüğü yeri de, üstündekileri de daimi belli olan, basık bir küreydi.


Yorumsuz kalmış! Sayenizde...



Trajikomik detay...
Güzelim Türkçemizin dil kurallarıyla ilişiğini kesmiş, "selam,merhaba,nasılsın" gibi kelimeleri kurarken "SMS" kalıplarına,kısırlığına kapılarak kendini "slm,mrb,nslsın" şeklinde ifade etmiş, IP adresi'nin kaydını tuttuğum halde sanal alemin verdigi "Beni nereden bulacak? - ki bulunuyorsun merak etme! -" rahatlığından bizim Özer'e küfür,hakaret etme gazına erişmiş, bu gazı bünyede dolandırırken bunu bile adam gibi yapamamış her bireyin yorumları özür dilenerek büyük bir keyifle silinir... Yorumların hepsini yeni bir mektupla buluşmuş gibi keyiflice okurum... Belki de "Trajikomik detay"da ki en olumlu sözüm de bu olmuştur...

*

*