Yazılan ÅŸeyleri silmek gerçekten kolay mıdır? Veyahut kelimeler benim zamanımı alıyorken, böylece hayatımda yer etmiÅŸ, yaÅŸanılanlar gibi var iken, bir anda ve tek tuÅŸta onları silmek cidden kolay mıdır? Sık beÄŸenmeyen bir adamın, hayatını sık tutmayarak yaÅŸadığı bir hayat biçimi içinden; bu tutarlı siliÅŸleri hayatında yapamamış bir adamdan duyulmadık laflar söylemek istedim… Okudukça dokunmak isteyipte dokunamamak gibi bir his içinizde olabilir, çünkü benim dokunuÅŸlarım bunlar, belki içinizden birilerinin elini tutsam da yine de benim dokunuÅŸlarımla tamamiyle hissedilmeyecek türden bir his bu. Åžimdi baÅŸlıyorum… STOP!
Aklımın her ÅŸeye erdiÄŸi ama bedenen çok ama çok küçük olduÄŸum o yıllarda, etrafımı gözlemleyip ilk defa keÅŸfettiÄŸim o ÅŸeyi düşünüyorum ÅŸimdi… Bu gördüklerim yani sizler, insan deÄŸil de robot olmasın anne! 🙂 Son derece saçma gelen bu cümleyi yıllarca gözlemleyip bazı zamanlarda doÄŸruluÄŸunu ispatlıdığım bazı zamanlarda katiyen olur mu yahu? dediÄŸim olmuÅŸtur. Ama garipki bu yaşımda, hani boyumda fazla uzamamıştır daha, bu düşündüklerimi hala elekten geçiriyorum… Garip bir adamın hüzünü baz aldığı kritik duyguları aslında bunlar, düşünsenize yıllar önce düşünüp sonralarında üstünde çok güldüğünüz, bunları dost ortamında geyik tayfa ile paylaşıp, “YOoo hobareyy!” diye aÄŸlaÅŸtığınız anların bir gün önünüzde karşınızda delilleriyle durması, o anı hayal eder misiniz 😉 Edenleri aÅŸağıya alalım da devam edelim! STOP!
Bu insanlar robot… Hani o vakti zamanında, televizyonda icat oldu ortalığın anasını aÄŸlattık artık teknolojiden bir cacık olmaz! diyerek kendince böbürlenen ama ÅŸu anda bile bu yazıda adını anarak, anılmayı;unutulmamayı istemiÅŸ gerçekte zeki adamı düşünüyorum. Gerçekten doÄŸru diyor… Karışık devrelerle insan beyni uÄŸraşırken ve gerçekte her yeni ÅŸeyi insanoÄŸluna sunarken her seferinde biraz daha robotlaşıyoruz… Elimiz kolumuz amenna oynuyor ve komut verdikçe gidiyoruz istediÄŸimiz yerlere ama farkettiniz mi, artık gidilecek görülecek yerler diye bir ÅŸey kalmıyor? Artık komutlar sadece baÅŸ kaşıma ve kısıtlı bir alanda yapılanlara yetiyor, zaman daralıyor, yani hepimiz küçüldükçe küçülüyoruz. Oysa ki eskiden beri biliriz deÄŸil mi, küçük adamdan her daim korkucan götü yere yakın olur diye-burada çokca caponlardan bahsedilir- , ama olmuyor iÅŸte bu küçülüş öyle bir küçülüş deÄŸil. Hepimizin minik odaları, yaÅŸantıları ve bu ÅŸekilde çoÄŸalan sosyal çevresiyle gerçekten de kısıtlı bir alanı oluyor. Alanı ihlal edene ne gülüyor ne de seviyoruz; oysa ki eskiden ineÄŸin otladığı arazi iki komÅŸu tarafından bilerek yeÅŸertilir komÅŸuda bereket piÅŸer bize de düşer diye çokca çıkarlı takılırken, bu çıkarlarımızın fazlaca kurbanı oluyoruz ÅŸimdilerde… Dünya gidiyor, uzay denilen bir alanını bile uydularımızla kirleÅŸtirirken, havaya gönderdiÄŸimiz o metal yığınlarını aÅŸağıya çekemiyorken, aklımız bir karış hava da aynı ÅŸeyi yapmaya devam ediyoruz… Zaman bitiyor, hepimizin vadesi olduÄŸu bir yaÅŸamda, kime neye güveneceÄŸimizi bilmeden geçen ömürler ve sevgilerle yaşıyoruz, aşık oluyoruz. Kara bir kutunun önüne geçmiÅŸ bunun böyle olmasını isteyen fırsatçıların çektiÄŸi aldatmalı, bol acılı diziler izliyor, sonra da dönüpte eski “Emrah filmlerine” gülüyoruz. Oysa ki ikisi de aynı ÅŸeyi anlatıyor fakat insanoÄŸlunun devreleri dedim ya karışık devreleri düşünerek biraz daha karıştıkça sanal reklamlar, yayınlar türüyor, eldekiler baÅŸka türlü gösteriliyor ama emrahça yine, bazılarını yakalasak ta hepsinin kurbanı gine biz oluyoruz ve eskilerin emrahCIK, sezerCİK‘ lerine gülerken bizim hayatımıza koca bir “CIK” düşüyor ve biz bunu göremiyoruz… Zaman bitiyor. İnsanoÄŸlu hastalık türetiyor, gün geçmiyor ki devreler bozulmuyor. Garip tipli adamların, ince belli kadınların, salya sümük aÄŸlamaların bir burukluÄŸuyla gecelerimiz kara kutunun-tivi- önünde geçerken insanoÄŸlu neden hastalanmasın ki?
Ölüyoruz… Bunca ÅŸeyden ötürü farkında olmadığımız bir yaÅŸam gidiyor, birileri bunu hatırlatırken adları deli oluyor, düzene boyun eÄŸenler normal kalıyor da diÄŸerleri deli. Azınlıkta olan ÅŸu düzene boÄŸun eÄŸmeyen deliler, onlara göre de diÄŸerleri deli, kendileri normal. Ama hangisini takıyoruz, ya da takılıyoruz! Sayıca fazla olanın yanına kıçı koymaktan artık iyice folloÅŸ olmuÅŸ sürüsüz yaÅŸamlar geçiyor, bu seçim ayrımında birine nedensiz baÄŸlı olurken diÄŸerine hayvani yanımızla siktir-çok afedersiniz- çekiliyor ve artık o eski amerikan ponpon kızlı filmlerin yerine bir yurt çıkıyor içinde ponpondan ötesinde yaÅŸayan insan kitlesi az olmuÅŸ olan, bir yurt çıkıyor sevdalısı olduÄŸun ama sınırlarını fazlaca zorlayan insanlarla dolu olan; bir yurt çıkıyor “Büyük düşün ve one minut“lerle ömür geçirilen ve yeni elbiseler giydirildikçe bu kelimelere aklıma “EÅŸÅŸeÄŸe altın semerde giydirsen; eÅŸÅŸek eÅŸektir!” atasözünü “Arkadaşım eÅŸÅŸek!” ÅŸarkısıyla düşündüren… Bir yurt çıkıyor, 3 tarafı sularla çevrili kendi içinde de yüzlerce sur çevrilmiÅŸ olan… Bir yurt çıkıyor sıkılıyorum… Düşünceler yazıya dökülse okuyan kafa patlatanı olmayan, söylenilse dinlenilmeyen… Böylece zaman geçiyor ve ,diyorum ya, biz ölüyoruz!
Trajikomik detay...
Güzelim Türkçemizin dil kurallarıyla ilişiğini kesmiş, "selam,merhaba,nasılsın" gibi kelimeleri kurarken "SMS" kalıplarına,kısırlığına kapılarak kendini "slm,mrb,nslsın" şeklinde ifade etmiş, IP adresi'nin kaydını tuttuğum halde sanal alemin verdigi "Beni nereden bulacak? - ki bulunuyorsun merak etme! -" rahatlığından bizim Özer'e küfür,hakaret etme gazına erişmiş, bu gazı bünyede dolandırırken bunu bile adam gibi yapamamış her bireyin yorumları özür dilenerek büyük bir keyifle silinir... Yorumların hepsini yeni bir mektupla buluşmuş gibi keyiflice okurum... Belki de "Trajikomik detay"da ki en olumlu sözüm de bu olmuştur...